2023 Mart. Dağ Solstad Mahcubiyet ve Haysiyet. Bir Andropozun Retrospektifi

Prof. Dr. Nazire Akbulut

Mart 2023

Bu ayın yazısı doğrudan Alman edebiyatı olmayıp Alman düşünürler ve 1920’lerin Alman edebi akımı Yeni Nesnelcilik’e ve yazarlarına atıfta bulunan Norveçli yazar Dag Solstad’ın Mahcubiyet ve Haysiyet (1994) adlı romanıdır. Eser, çağrışımın yarattığı iki katmanlı bir anlatıdır. Anlatı Oslo’da, aynı uzamda fakat iki farklı zaman diliminde bir kişinin hayatında yaklaşık otuz yılı kapsamaktadır. Birinci anlatımın oluşturduğu ‘an’ katmanı, eksen karakter Elias Rukle’nin sonbaharda haftanın ilk iş gününde tahmini altı-yedi saat boyunca yaşadıklarıdır. Çağrışımın oluşturduğu ikinci katman, Elias’ın geçmişine dönüp yaşadıklarını anımsarken, yaşanılan ve düşünülen her şeyin arka planını da aktarması bakımından bir “retrospektif”tir (İbsen 2018: 21). Romandaki anlatıcı, öğretmen Elias’a bir öneride bulunur. Henrik İbsen’in eserlerine retrospektif bakması halinde, hedef kitlesi olan öğrencilere daha yararlı olacağını düşünür. Bir eleştirmen olarak ben de romanın eksen karakteri Elias ile birlikte geriye dönük yaşadıklarını Yeni Nesnelcilik’in temel özelliği olan siyasi ve sosyal durumu objektif bir bakışla değerlendirdiğimde, 53 yaşındaki Elias’ın “hayatın dönüm noktasına” nasıl geldiğini daha bütünsel yorumlayabilirim. 1941 doğumlu Dag Solstad’ın, geçmişi nesnel bir gözle değerlendirmesi, 1968 kuşağının politik gelişmeleri sürecinde komünist ideolojiyi benimsemesi ve yeni nesnelciliğe yakın bir tarzı tutturması ile açıklanabilir.

Dag Solstad, Alman edebiyatını ilgiyle takip edip eserlerinde yer veren bir Avrupalıyken Almanca konuşan okur onunla ancak 2006 yılında İsviçre’de yeni kurulan Dörlemann yayınevinin sağladığı çeviriler ile buluşur. Solstad, romanda Alman kültürü ile - felsefi tartışmaların içeriğine yer vermeden - bir de Kant, Marx ve Wittgenstein üzerinden bağlantı kurar. Roman karakterinin bireysel sorunları etrafında gelişen anlatı Kant ve Marx’ın tarih felsefesi ile anlam kazanır.

 

Çağrışımın Ortaya Çıkardığı Mesleki Gerçek

Dag Solstad, Mahcubiyet ve Haysiyet adlı romanında hiçbir alt başlık veya bölüm oluşturmadan aktardığı 106 sayfalık yazı katarıyla, bireysel yaşantılar dışında akıp giden zamana işaret ettiği gibi eksen karakterin yaşamında herhangi bir ivme oluşturmadığını da somutlaştırıyor. Zaten romanın girişinde, “ellisini geçmiş, içkiye düşkün” karakterin nesnel betimlemesi okurda çok olumlu izlenim bırakmıyor. Olimpik anlatım tekniği ile başlayan ancak iç monologlarla bireysel bakış açısına kayan bu çağ romanın merkezinde, Oslo’da Fagerborg Lisesi edebiyat öğretmeni Elias Rukle’nin yaşadıkları ve anımsadıkları yer alıyor. Elias, Ekim ayının o pazartesi günü “hayatının dönüm noktası olacağını” bilmeden rutin yaşamına başlar. Eşi Eva Linde ile güya kahvaltı yaptıktan sonra son sınıf öğrencileriyle yıllardır işlediği Henrik İbsen’nin Yaban Ördeği adlı tiyatro eserini incelemeyi sürdürür. Öğrencilerin derste göster(me)dikleri performans, kendisine karşı lakayt tutumlarına ek olarak bir de okul bahçesinde yağmurda şemsiyenin tutukluk yapması, Elias’ta öfke patlaması ve nihayetinde şemsiyeyi kırması ile sonuçlanır. Bununla yetinmez, etrafını saran öğrenciler içinden bir kız öğrenciye de küfreder. Okul bahçesinde yaptığı eylem ve sarf ettiği sözlerin öğretmenlikten atılmasına yol açacağı düşüncesinin yarattığı stresle şehri boydan boya yürüyerek kat eder. Eşi Eva’nın duruma olumsuz tepki göstereceğini düşünürken yaklaşık 30 yıllık geçmişi kapsayan bir anlatı yumağını düşünce boyutunda çözdükçe, yaşamının değersizliği de ortaya dökülür.

Yirmi beş yıllık edebiyat öğretmenliği boyunca işe yarar düşünsel bir birikim oluşturmayan Elias, aslında üniversitede Norveç dili ve edebiyatı, yani kendi ana dili ve edebiyatının bilimini tahsil eder. Lise edebiyat öğretmeni olarak o dilde yazılmış eserlerin incelenmesi kadar öğretimini ise dikkate almamıştır. Alan pedagojisi yerine felsefe derslerine katılan Elias, didaktikten uzaklaşıp edebiyatın disiplinler arası bilimsel incelemesine ağırlık verir. Edebiyatın; üreten, öğreten ve inceleyen üçlüsünün ilk kategorisinde yer alan yazar Dag Solstad kendi eğitim döneminden[1] hareketle olsa gerek, ayrıntılarda boğulan, hedef kitleden çok kendi edebiyat zevkini tatmin eden olumsuz bir edebiyat öğretmeni ve edebiyat dersi betimlemektedir. Çağdaş yazar Solstad, romanın her şeyi bilen görünmez anlatıcısının elçiliğinde edebiyat eserlerini anlamayı öğreten öğretmen grubuna bir öneri getirmektedir. Hedef kitleyi oluşturan ergen lise öğrencilerine uygun edebiyat yöntem ve uygulaması ile İbsen’in Yaban Ördeği eserini “edebiyat tarihi açısından” ele alıp öğrencilere “[…] İbsen’in nasıl bir polisiye roman kadar heyecan verici olabileceğini gösterebilseydi (Solstad 2016: 21)”, ne kendisi üzülür ne öğrencileri sıkılırdı, demeye getiriyor. Üniversite yıllarındaki siyasi düşüncelerinden uzaklaştıkça körelmiş, bireysel sorunların ve 50 yaş sendromu altında bunalmış devlet memurluğu anlayışındaki roman karakteri, hedef kitlenin beklentilerine odaklanmayı çoktan bırakmıştır. Felsefi temelde açıklamak gerekirse: Kant’ın mantık çizgisinden ayrılmış Marx’ın eleştirdiği kapitalist ekonomi çarklarında kaybolmuştur.

Romanda ilerledikçe, Elias’ın çocukken yaşadığı “mahcubiyetin” onda, tıpkı okul bahçesinde yaşadıkları gibi aslında “haysiyetten” çok ‘ezikliğe’ yol açtığını saptıyoruz. Solstad’ın edebiyat figürü Elias, Solstad’ın önemsediği Alman yazarlardan Franz Kafka’yı anımsatıyor. Edebiyatseverler, Kafka’nın baba otoritesinden ne denli mağdur olduğunu eserlerinden çıkarsamaktadırlar. Oysa kanımca baba Kafka, döneminin baba otoritesi, bir başka ifade ile toplumsal cinsiyet rolünü yerine getiriyor. Sorun; oğul Kafka’nın; mizacından ötürü bu otorite altında kendini ezik hissetmiş olmasıdır. Aksi takdirde başkaldıran bir oğul da olabilirdi.

Tekrar Elias karakterine dönersek. Elias, Ölü Ozanlar Derneği’nin edebiyat öğretmeni John Keating ile karşılaştırılamaz bile. Yirmi beş yıl boyunca klasik “devlet memuru” anlayışı ile prototip olamamış, aksine “tedavülden kalkmış bir insan, demode, külüstür, son kullanma tarihi geçmiş bir öğretmen” (Solstad 2022: 20), kuşaklararası çatışmanın sıkıntısı içinde, apolitik ve elli yaşın bunalımlarında bir insan. Elias Rukle aslında Eva’dan hareketle süreç içinde geldiği durumun farkına vardığı an, derste işlediği Henrik Ibsen’in Yaban Ördeği adlı tiyatro eserindeki figürlerden Hjalmar’in durumuna düşer. Hjalmar; karısı, kızı ve maddi kaynağı ile ilgili gerçeği arkadaşı Gregers’ten (ki Gregers de onu ‘kendinden nefret etmesini ve umutsuzluk içinde yok olmasını’ önlemek için söyler) öğrendiğinde yıkılır. Ibsen’in eserindeki doktor Relling’in değerlendirmesi ise vecize niteliğindedir: “[Ortamala, NA] Bir insanın elinden hayatı boyunca kendisini kandırdığı şeyi aldığınız anda mutluluğunu da bitirirsiniz (Ibsen 5. Perde (Alm.); Solstad 2022: 9)”

 

Çağrışımın Ortaya Çıkardığı İletişim Gerçeği

Otuz yıl önce 1965-66 yıllarında filoloji öğrencisi Elias ile felsefe bölümünde doktora öğrencisi Johan’ın dostluğu gölge ve özne gibidir. İyi bir hatip, çok yönlü ve kültürlü, gençliğin idolü, eğlence ortamlarının gözdesi, ikna gücüyle gerektiğinde hiç para ödemeden karnını doyuran, kızların hayran olduğu Johan, Immanuel Kant üzerine yazacağı doktora tezi ile uzun yıllar üniversite çevresinde ilgi odağındadır. Elias, Johan’ı her ne kadar yıllar sonra “abartıya düşkün kişiliği” ile tanımlasa, tezini de vasat bulsa, üniversite öğrenciliği yıllarında onunla hep gerçek anlamda çırak-üstat ilişkisi içindedir. Temelinde sorgulama olan felsefeyi kalıplar veya klişelerle algılayan Elias, Henrik İbsen vari bir “düzene” meraklı, Wittgenstein’ın teziyle ‘dilinin sınırları [küçük, NA] dünyasının sınırlarına’ işaret eden, ortamda silik bir tiptir. Felsefe destekli edebiyat öğretmeni Elias, mesleği ile ters orantılı - Johan ile ‘sohbetlerinde’ de aslında dinleyici konumundadır - ne meslek yaşamında, ne toplumsal yaşamında ne de özel yaşamında insanlarla tatminkâr düzeyde bir diyalog kurabilmiştir. Eksen karakterin dilsel veya söylem kısırlığına işaret eder gibi yazar Solstad Mahcubiyet ve Haysiyet adlı romanda, çokça aynı kavramların ve İbsen alıntılarının tekrarına başvurmuştur.

Dag Solstad romanda sıkça 1920’lerin edebiyat ruhuna, yani Yeni Nesnelcilik akımına vurgu yapar. Avrupa edebiyatında Yeni Nesnelcilik, birçok edebi akımın etkin olduğu Yüzyıl Dönümü’ne, yani fin de siècle’e tepkiyle ortaya çıkar. Solstad ise Yeni Nesnelcilik ile yetinmeyip eksen karakteri Elias Rukle’nin duygularını en ince ayrıntısına kadar tanımlarken Empresyonist akımın ruhuna atıfta bulunur. Diğer taraftan bireyi toplumla veya kitle ile karşı karşıya getirmekle Ekspresyonizmi yaşatır. Otobiyografik yazan Solstad, kendisi gibi Maocu dünya görüşünden uzaklaşan romanın iki erkek karakterinin ideolojik çöküşünü, yani Décadence’i resmeder. Betimlenen yaklaşımlar ışığında baktığımızda, Dag Solstad’ın tüm roman eksen karakterleri, Ali Ömer Türkeş’in ifade ettiği gibi: “Hepsi de benzer savruluşlar, benzer edilginlikler hatta benzer kaderlere sahip.  Hepsi de orta yaşlı, melankoli ve memnuniyetsiz, nedensellikten uzak, düşük yoğunluklu hayatlar sürdürüyorlar.” Bu tarzıyla romanın yansıttığı ruh hali, 1920’lerin yazarlarından ve Dag Solstad’ın hayranlık duyduğu Thomas Mann’ın eserlerindeki anlatı ve sonuç gibi hüzünlüdür.

Alman düşünürlerden Aydınlanma döneminde etkin olan akılcı Immanuel Kant (1724-1804) bireye odaklanarak akılcılıkla; Kant’tan bir asır sonra, Avrupa’nın endüstrileşme çağında yaşayan Karl Marx (1818-1883) tarihsel gelişimi içinde toplumu; üretim ilişkileri, üretici güçlerin gelişim seviyesi ve farklı toplumsal sınıfların çıkarları ve sınıf mücadelesi temelinde ele alır. Mahcubiyet ve Haysiyet romanında Solstad, retrospektif anlatım tekniğine başvurarak iki karakterin farklı biçim ve düzeyde kendilerine ve topluma yabancılaşmasını soyutlama düzeyinde ele alır.  Elias Rukle’nin özelinde örneklemek gerekirse, üniversite yıllarında gittiği eğlence ortamlarında Johan’ın aksine dikkate alınmamasına tepkiyi, sessiz çığlık şeklinde “hey ben de buradayım” iç monoloğu ile ifade ederken duygusal çöküş yaşadığı olgunluk yıllarında, artık davranışlarıyla ve beden diliyle haykırıyor: Yaş alıyorum, bununla başa çıkamıyorum; köreliyorum, bu beni öfkelendiriyor; toplumsal bir değer oluşturmadım, mahcubum, anlayın ve görün beni.

 

Çağrışımın Ortaya Çıkardığı Evlilik Gerçeği

Dag Solstad’ın Mahcubiyet ve Haysiyet adlı kısa romanında her şey göründüğünün tersidir. Eksen karakter Elias Rukle, yaşadığı olumsuzluklara ve karamsar bakış açısına neden olan gelişmelerden kendisini sorumlu görmeyip kendisi dışında herkesi suçlar. Okurun, karakterle ilgili kendi yargısını oluşturması için yazar iki anlatım tekniğinden yararlanır: Romanda, kamera çekimi gibi dıştan bir gözlemcinin ‘üçüncü tekil anlatımı veya olimpik anlatımı’ sayesinde belli bir fikir oluşurken söz konusu kanı Elias’ın iç monologlarıyla, başka bir ifade ile konuştukça kendini ele veren ‘birinci şahıs anlatımla’ pekişmektedir. Şemsiye parçalamanın iç yüzü de böylece açığa çıkmaktadır.

Roman içeriğini evlilik bağlamında mercek altına aldığımızda sevgisiz, mutsuz bir evlilik tablosu karşımızda: Roman boyunca, klasik toplumsal cinsiyet rolünün dışına çıkmayan Eva Linde, Elias ile on altı yıldan beri evlidir. Eva’nın ilk eşi, Elias’ın yaşamında derin iz bırakan ve tek arkadaşı Johan Corneliussen’tur. Elias, karısı genç ve güzel, kendisi de kendisiyle barışık ve karısının ‘güzelliğine’ âşıkken, Eva’nın sevgisizliğini ya görmezden gelir ya da kendini kandırırcasına Eva’nın “mahcubiyetine” yorumlar. Elias ve Eva’nın evlilik hayatı, iki yalnız insanın bir mekânda iki izole yaşamıdır. Aralarında ne günlük yaşamda, ne estetik anlamda ne de cinsel açıdan bir uyum söz konusudur. Yaş aldığını kendine itiraf edemeyip mutsuzluğa sürüklenen Elias, hayat arkadaşındaki değişimlere yoğunlaşır, onları olumsuzlar. Eva Linde “açgözlü”, “şişmanlamış”, “cazibesini yitirmiş”, kocasına karşı “kayıtsız” ve “sevip sevmediği” belli olmayan 47 yaşında biridir. Elias’ın düşüncelerine vakıf olan okur, cazibesini kaybeden Eva’nın bunu sorun yapmadığını hatta rahatladığını, içinde bulunduğu ruh haliyle entelektüel gelişimine ağırlık verdiğini öğrendiğinde, sorunun kimde olduğunu anlar. Eva’nın, geleneksel toplumsal cinsiyet rolünden sıyrılarak yeniliklere ve gelişime açık olması, geleceği hakkında bağımsız kararlar alması eşler arasında meydana gelen bu uçurumu daha da görünür kılar. Emanzipe tutumun ilk işaretini veren Eva, entelektüel yönünü geliştirmek üzere iş hayatını sonlandırır. Karşı karşıya kaldığı böyle bir gerçekle Elias, kendini ‘maaşlı köle’ gibi algılar.

Öğrenilmiş bir kabulle kadınlar genelde erkeklerin gelişimine katkı sunarken erkekler çoğunlukla kadının gelişimine doğrudan veya dolaylı müdahale ederler. Pek çok kadın cinayetinin arkasında yatan gerçeğin bu olduğunu ileri sürmek yanlış olmasa gerek. Elias’a göre de Eva’nın eğitim hakkını baltalamanın tek yolu onu maddi destekten yoksun bırakmak ve kendini işten çıkartmanın alt yapısını hazırlamak olur. Bu açıdan bakıldığında güya “ruhuna çökmüş toplumsal tasalardan başını” kaldırmaya çalışan Elias’ın şemsiye eylemi ve sözlü tacizi bilinçaltının harekete geçmesidir, yani aslında bir anlık çığırından çıkmak değildir. Romanda birkaç kez tekrarlanan İbsen alıntısında yer aldığı gibi: “Hiç kimse bana bunun bir kaza kurşunu [anlık kriz, NA] olduğunu söyletemez (Solstad 2022: 25).” Elias’ın iç monologları, işsiz kalışına Eva’nın tepkisinden çok, böylece kendisinin niyetini ortaya koymaktadır.

Norveçli çağdaş yazar Dag Solstad’ın romanına hâkim olan hüzünlü ve ciddi anlatım tarzı, arada bir gülümseten alaycı anlatımlarla[2] okura nefes aldırtır. Ancak anlatının bütünü, 53 yaşındaki eksen karakter Elias Rukle’nin yaban ördeği misali kendini yok edişinin resmidir. Mesleğinden bıkkın, evlilikte mutsuz, toplumsal ilişkilerde zayıf, edebiyat öğretmeni Elias Rukle’nin yaşamının son otuz yılının retrospektifi, ‘eserim’ diyebileceği hiçbir olguya sahip olmadığını ortaya koyuyor. Bu anlamda da eser bir anti-gelişim romanıdır. Komünist dünya görüşüne sahip yazar Solstad’ın, bireysel gelişimden çok toplumsal gelişimi öncelediği için olsa gerek Alman edebiyatından bildiğimiz gelişim romanını bilinçli bir tercihle öncelemediği düşüncesi hâkim oluyor. Andropoza giren Elias karakteri, tıpkı Henrik Ibsen’in Yaban Ördeği tiyatro eserinde betimlendiği gibi kendi yetersizliğinin farkına varıp yara almıştır[3]. Düşünsel boyutta intihar edişi anlatılmıştır.

Başka bir açıdan baktığımızda, Dag Solstad’ın genel olarak eserlerinde özelde de Mahcubiyet ve Haysiyet romanında anlatının odağındaki kişi, eserin adında geçen duyguları hala içinde barındırıyorsa, tamamen yenilmiş de değildir.

 

Kaynaklar

Dağ Solstad. Mahcubiyet ve Haysiyet (1994), Çev. Banu Gürsaler Syvertsen, İstanbul: YKY, 2018.

Henrik İbsen. Yaban Ördeği. Çev. Yılmaz Öğüt, İstanbul: Mitos Boyut Yayınları, 2015.

 


[1] Son otuz yıldan beri OECD ülkelerindeki ilk ve orta öğretim öğrencilerinin ‘okuduğunu anlama/ okuryazarlık’ performansını ölçen PISA araştırmalarında, 2018 PISA sonuçlarının tekrar kanıtladığı gibi Norveç’in de içinde yer aldığı İskandinav ülkelerinin başarısı, ortalamaların üst sıralarında yer almaktadır.

[2] Avrupa’nın ünlü düşünürleri, birbiri ile yarışan kayak sporcuları olarak tanıtılır (Solstad 2018: 42).

[3] Ekdal: […] Yaban ördekleri yaralandığında hep öyle yaparlar. Dalarlar… Batabilecekleri kadar aşağı inerler; oralarda yosun, çamur ne bulurlarsa ısırırlar; şeytan görsün taa dibe kadar batarlar. Ve bir daha yukarı çıkamazlar (İbsen, 2015: 44; İbsen 2. Perde)

Nazire Akbulut

Nazire Akbulut

"Unrecht tun und Unrecht dulden
Me-ti sagte: Wichtiger, als zu betonen, wie unrichtg es ist, Unrecht zu tun, ist es zu betonen, wie unrichtig es ist, Unrecht zu dulden. Unrecht zu tun haben nur wenige die Gelegenheit, Unrecht zu dulden viele." Bertolt Brecht

“Haksızlık yapmanın ne kadar yanlış olduğunu vurgulamaktan daha önemlisi, haksızlığa göz yummanın ne kadar yanlış olduğunu vurgulamaktır. Sadece birkaç kişi haksızlık/ adaletsizlik yapma fırsatına sahipken, pek çok kişi haksızlığa tahammül etmektedir.” Bertolt Brecht

Yorumlar (0)

Nazire Akbulut
  • Henüz Yapılmış Yorum Yok

Bir Yorum Bırakın

Nazire Akbulut
captcha

Güncel Yazılar

Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut

Kapatmak için X butonuna basınız