2023 Temmuz. Zafer Şenocak’ın “Senin Sözlerinle” Adlı Eserde Baba-Oğul Motifi. Her Türlü Çatışmanın Çözümü, Ortak Değerlerde Buluşmaktır

Prof. Dr. Nazire Akbulut

Temmuz 2023

“Geçmiş, her zaman bir yabancıdır. Aktarmaya ve yorumlamaya gereksinim duyar. İyileştirebilir de, incitebilir de. İnsanları birbirine yaklaştırır da uzaklaştırır da. Anlatmak; raporların, belgelerin ve kurmacaların birbirine dokunmasına, birbiri ile içiçe geçmesine izin vermek demektir. Hatırlama, sadece yeniden bir kurgulama değildir (Şenocak, 2018: 28, Almancadan çev. NA).”

 

Bireysel ve Toplumsal Bellek, Seçicilik, Kurgu

Bireyin ve toplumsal grupların geçmişlerinde yaşadıkları olumlu ve olumsuz anılarla yüzleşmesi, yeni kuşaklarda ne derece iyileştirici veya incitici etkileri olabilir? Her birimiz, her toplumsal grup buna sayısız örnekler verebilir. Aslında inciten anılar da iyileştirmek üzere işlevselleştirilebilir. Alman yazar Zafer Şenocak vefat eden babası ile olan anılarından kendisine dokunanlardan bir şeçki yapıp yazmış. Unutulmalarından korkarcasına ölenlerin ardından yakınlarına başsağlığı için, “Anılarda yaşamaya devam etsin” diye diliyorum. Hafızamız seçici kayıt özelliğine sahip olduğu için bütünüyle anımsama tabi ki gerçekleşmeyebiliyor. Kaldı ki bellek, her anımsama ile birlikte bilinçli ve bilinçsizce kurguya da başvuruyor. Bu ayın yazısının konusu olan Senin Sözlerinle’de bu böyle mi? Bakalım.

Sayfamı takip edenler Mayıs ve Temmuz 2023 aylarına ait yazıları daha yayınlamadığımı göreceklerdir. Yoğunluğumun nedeni, Zafer Şenocak’ın 2016 yılında yayınlanan Senin Sözlerinle adlı nekroloji türü bir eser üzerinde çalışmamdır. Nekroloji[1] metinleri, bir ölünün ardından yazılan kısa veya uzun edebi yazı, konuşma veya makalelerdir, ölüm ilanlarından farklıdır. Kaldı ki ölüm ilanları da içerik olarak artık yalnızca vefat edenin haberini paylaşmakla kalmayıp geride kalanları da tanımlama işlevini üstlenmektedir.

 

Yazar, Yaşanmışlık, Yaratıcılık

Zafer Şenocak ile 1989 yılında, benim gibi doktora yapmak üzere Berlin’de bulunan Deniz Göktürk’ün bir davetinde tanıştım. İnsan ilişkilerinde çok başarılı olan Göktürk, kısa sürede Berlin’de geniş bir çevre edinmiş ve evinde, akademik dünyadan pek çok insanı bir araya getirmişti. Akademisyen bir aileden gelen ve doktora sonrası Almanya’daki başarılı edebiyat bilimi çalışmalarını şimdilerde University of CaliforniaBerkeley’de profesör olarak sürdüren Deniz Göktürk’e böylece bir selam göndermek isterim. Deniz gibi evde tek çocuk olan ancak Deniz’in aksine daha çekingen fakat dostluğunu hemen hissettiren Zafer Şenocak o yıl Münih’ten Berlin’e yeni taşınmıştı. Münih yıllarında serbest şiir ve gazel türü şiirler yazan, Yunus Emre ile Bülent Ecevit’in şiirlerini Almancaya çeviren şair, Berlin’e yerleştikten sonra deneme türü düzyazılara da yöneldi. Doktora tezimi bitirip Türkiye’ye döndükten sonraki yıllarda Zafer Şenocak’ın Ankara’da gerçekleştirdiği okuma ve sohbet etkinliklerinden bazılarına katılma, o dost sıcaklığını her defasında yakalama fırsatım oldu.

2016 yılında Münih’de bulunan Babel Yayınevi’nden, Zafer Şenocak’ın Senin Sözlerinle veya Senin Deyiminle diye çevirebileceğim In deinen Worten. Mutmaßungen über den Glauben meines Vaters adlı kitabı elime ulaştı. Yazar, eserin alt başlığı olan Babamın İnancı Üzerine Varsayımlar açıklaması ile okura, kişi zamiri “senin” ile ‘babasını’ kastettiğini açıklamış oluyordu. İnanç, din ve sorgulama üzerine kurulu eseri, hakkıyla yorumlayacak gücü kendimde bulamadım. Bir iki yıl sonra anı-deneme diye de tanımlayabileceğim bu eseri tekrar okuduğumda, farklı dünya görüşüne sahip, bir ölçüde kuşaklararası çatışmanın bir türü olan baba-oğul-çatışması başlığı altında uluslararası bir sempozyumda Almanca bir bildiri olarak hazırlamaya karar verdim. Web sayfamın Ocak 2023 Güncel Yazısı için baba-oğul-çatışması ile ilgili motifi bir edebiyat sözlük maddesinden Türkçeye çevirmem de bundan kaynaklandı.

Senin Sözlerinle adlı otobiyografik eserde birinci şahıs anlatıcı olan oğul, babasının vefatından sonra onu anmak üzere baba oğul sohbeti izlenimi veren felsefi, dini, edebi ve dünyevi tartışmalar yürütmekte. Okurda bu kanıyı uyandıran görsel farkındalık, bazı paragrafların kitap harfleri ile bazı paragrafların ise italik ve sol kenardan en az bir santim içe doğru girintili basılmış olmasıdır. Şenocak 2018’de yayınladığı Das Fremde, das in jedem wohnt (Herkesin İçinde Yaşayan Yabancı) adlı eserde nekrolojiyi, babasının kendi kendine mektup yazması olarak tasarladığını ifade etse de (Şenocak 2018: 65) bir okur olarak bendeki izlenimi, baba ile oğlun farklı görüşlerinin edebi yansımasıdır.

Baba ile oğul arasında çatışmaya neden olan farklı dünya görüşleri nelerdir?

1926 doğumlu baba Kemalettin Şenocak, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde dini yaşam biçimi ve Osmanlıca yazı gibi kültürel değerleri korumayı, yani sürdürmeyi amaçlayan bir yayıncı ve inanç insanı. Cumhuriyet değerlerini benimseyen bir ailenin öğretmen kızı olan Emine[2] Hanımla (1923-2008) evlenmesine rağmen her biri kendi dünya görüşü doğrultusunda yaşamlarını, birbirinin değer yargılarına saygı göstererek vefatlarına kadar sürdürürler. Hukuk fakültesi mezunu, ancak dini konularda yazarlık ve “İslam” dergisinin 1955-65 yıllarında yayıncılığını yapan baba, oğlunu da kendi değer yargıları doğrultusunda yetiştirse de sekiz yaşından itibaren ailesi ile birlikte Almanya’ya göç eden çocuk kendi rotasını oluşturur. Eğitimli ebeveynlerinin zıt kutuplarda ve ayrıca gurbetçi babanın değer yargılarının, göç edilen toplumun kabullerinden farklı olması, sessiz fakat iyi gözlemci Zafer Şenocak’ı şaşkına çevirdiği gibi yaşadıklarını sorgulamayı da sağlar. Senin Sözlerinle adlı eserinden iki yıl sonra kaleme aldığı Herkesin İçinde Yaşayan Yabancı adlı eserde sanki önceki eserde eksik kalanları, felsefi anlatım düzeyini düşürerek tamamlamayı amaçlar: “Almanlar arasında orta sınıf bir mahallede yaşıy[an]”, “üç bağımsız bireyden” (Şenocak 2018: 61) biri olan oğul, kendini doğrudan böyle adlandırmasa da eserin bütününden ve babası üzerinden şöyle bir oğul-portresi kurgular: Yazma ile yaratıcılık özelliklerini babadan alan yazar ve çevirmen oğul, eleştirel, özgürlükçü, hümanist biridir.

Zafer Şenocak, 2016 yılında Senin Sözlerinle adlı nekrolojiyi, babası 2010 yılında vefat edince kaleme alma gereği duyar. Bir edebi tür olarak pek bilinmeyen ‘nekroloji’ ile ‘anma yazısı’ tanımlarına ayrıntıları ile makalesinde yer veren Nesrin Mengi, bu edebi türü Türk edebiyatından çeşitli örneklerle somutlaştırır. Mengi’nin araştırmasına göre nekroloji, vefat edenin ardından hemen yazılan yazı(lar)dır. Anma yazılarında ise ölçü, vefat edenle onun hakkında kaleme alınan yazı arasında uzunca bir zamanın geçmesidir. Almanca edebiyat terimleri çalışmalarında ise ölenin ardından yazılan yazılar ve gerçekleştirilen konuşmalar zaman bağlamında değil de içerik olarak sınıflandırılır: Ölenin ardından yazılı ve sözlü tüm ifadeler Nachruf (anma) başlığı altında kavramlaştırılır. Yaşam tarihlerine odaklanan ölüm ilanları (Todesanzeigen) ile yaşam öyküsü üzerine kurulu nekroloji (Nekrolog) ise anmanın alt edebi türleri diye sınıflandırılır.

 

Nekroloji, Baba-Oğul-Çatışmasının Düşünsel Boyuttaki Barışıdır

Nesrin Mengi’nin yaptığı sınıflamayı dikkate aldığımızda Zafer Şenocak’ın Senin Sözlerinle adlı eserinden; anlatıcı-oğulun tanımladığı kişi ‘baba’ olunca “anıya/paylaşıma dayalı nekroloji”den ve eserin bütününde bir biyografi oluştuğu için de “portresel nekroloji”den (Mengi 2016: 163) söz edebiliriz. Geçmişe yolculuk yapan anlatıcının bakış açısından yaşananlar, yaşamı boyunca sevgi göstermiş bir babanın ölümünün ardından saygı ve özenle aktarılan anılardır, diyebiliriz. Eser, otobiyografik özellikler içerse de yaşanılan kuşaklar arası çatışmanın bireysel bir sorun olmadığını somutlaştırmak üzere isimlerden vazgeçilir, toplumsal ve dini sohbetler ile edebi tartışmalar kurgu niteliğini çağrıştıran felsefi-edebi bir üslupla aktarılır. Senin Sözlerinle adlı deneme-anı türü bu eserde, baba-oğul çatışması tırmandırılmıyor; anlatıcı şunu demeye çalışılır: 'Benim değer yargılarıma ters düşen düşüncelerin vardı, ama güzel anılar da biriktirdik.’

Elizabeth Frenzel’in edebiyat sözlüğünden çevirdiğim baba-oğul motif maddesinden edindiğimiz kadarıyla, edebiyatta erkek bakış açısının ve egemenliğinin hakim olduğu yüzyıllar boyunca baba-oğul çatışması edebiyat motifi olarak ‘hakimiyeti ele geçirme’ yani ‘güç mücadelesi’ ile başlar, ‘(genelde babanın ikinci ve genç eşi olan) aynı kadına aşık olma’[3] ile sürer ve ‘dini veya siyasi görüş farklılığı’ ile zenginleşir.

Aynı dönemde kadınlar da edebiyat sahnesinde yeterince etkin olsalardı acaba kadın bakış açısı ile baba-oğul çatışması[4] hangi motifler etrafında gelişirdi, sorusunu yüksek sesle düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Motif çalışması yaparken sorguladığım bir başka nokta, kavramın “baba-oğul-çatışması” diye ifade edilmesidir. Çatışmayı başlatan veya kurulu düzeni kabul etmeyerek değiştiren yani farklı düşünen aslında oğuldur. Çatışma eserlerde hep ‘oğul’ bakış açısı ile aktarılır. Bu fikir çatışmasında veya güç çatışmasında genelde başarılı olan da oğulun temsil ettiği yeni kuşak olmasına rağmen, yaş hiyerarşisi gözeterek bu edebiyat motifinin adına ‘baba-oğul-çatışması’ denir.

 

Empati, Çatışmayı Zayıflatıyor

‘Farklı dünya görüşü’ konusu üzerine kurulu Senin Sözlerinle adlı eserde Zafer Şenocak, eserin başlığıyla okuru öyle bir manipüle eder ki baba, bir rakipten çok yüceltilen veya hoşgörülen bir şahsiyet olarak algılanır. Anlatıcının bu tarzı, kuşaklararası soruna yaklaşımını da açıklığa kavuşturur. Çocukluk anılarında, dindar babasının laik yaşam değerlerini savunan kardeşleri ile ilişkilerinde de yine laik dünya görüşünü benimseyen baldızları ile olan ilişkilerinde de ötekileştirildiğini hisseder ve gözlemler. Çoğunluk-azınlık ilişkilerine çocuk gözüyle ilk tanıklığından sonra anlatıcı, İslam dinini özgürce yaşayabileceği Hıristiyan inancındaki Almanya’ya – göçmen işçi değil, beyin göçü bağlamında - göç eden ebeveynleriyle birlikte bir başka azınlık durumuna düşer. Ancak anlatıcı, Almanya’da kendini ‘yabancı’ hissetmez (2018: 155), değer yargılarını benimseyerek büyüdüğü toplumu, artısı ve eksisi ile görüp eleştiri hakkını saklı tutarak benimser.

Babasının ölümü üzerine yaslı olan oğulun anlatımlarından okurun çıkarımı; baba, düşüncelerinden ötürü her dışlandıkça kendini bilinçli bir şekilde güvenli bir alan olan yalnızlığa çeker; yalnızlığı da dini bir açıklama ile olumlar. Oğul, tanıklık ettiği babasının yaşadıklarını anlatırken onun düşüncelerine katılmadığını ama onun için üzüldüğünü, onunla empati kurduğunu çok iyi hissettirir. Babasını, yaşadığı çağ ile bağlantılı olarak anlamak gerektiğinin altını çizer.

Tam da bu noktada anlatıcı üzerinden yazara, eleştirel ve tarafsız olamadığını söylemek gerek. Cumhuriyet’in ilk yıllarında inancına önem verenler İslamın çağa uygun dönüşümüne katkı sunmaları gerekirken 7. yüzyılda yaşayan peygamberin dönemine öykünme ile doğmatik siyasal İslamın temellerinin atılmasına destek sağlarlar. Din temelli toplumsal yaşamı savunanlar, Devlet desteği ve teşviki ile tarikatların kurulup güçlenmesinin ve günümüzde holdingler şeklinde devasa finansal güce ulaşarak sömürü merkezlerine dönüşmesinin sorumluluğunu da bir ölçüde taşımaktadırlar. Siyasi İslamcılar kadar farklı dönemlerde yönetimde olan parti ve sivil ve askeri bürokrasinin de sorumlu olduğunu da anımsatmak gerekmekte.

Yukarıda da dile getirildiği gibi eser, kurgu ağırlıklı olsa da otobiyografik özellikleri de küçümsenmeyecek oranda içermekte. Bu tezi, iki bilgi kaynağı desteklemekte: Birincisi. Yazarın ve babasının yaşam öyküleri ile eserde karşı karşıya gelen baba-oğulun yaşam kesitleri örtüşmekte. İkincisi: Yazar Zafer Şenocak söyleşilerde, otobiyografik yazdığını defalarca dile getirmekte. Her anlamda çok kültürlü yazar Şenocak, anlatıcı oğulun anılarından yola çıkarak babayı ve onunla paylaştıkları veya ayrı düştükleri konuları aktarırken yaşadıkları ilişki bağlamında kendini de tanımlamakta olduğu biyografi ve anı niteliğinde bir çifte portre oluşturmakta. Dünyaya din penceresinden bakan, kendi inancını ve kendi tarihini sorgulamayan, yaşadığı her hayal kırıklığı sonrası yalnızlığa sığınan, insanlara kuşkuyla yaklaşan, tarihte azınlıklara yapılanı yok saymayı sürdüren babayı eleştirirken ondan farklı olarak oğul – belki de istemeden - kendini, bütün bunların karşısında konumlandırmakta: Daha insan odaklı, dışa dönük, evrensel düşünen ve olayları duygusal olduğu kadar mantıkla da değerlendiren biridir. Bu bağlamda eser, Nesrin Mengi’nin nekroloji tanımıyla “eleştirel nekroloji”dir. Senin Sözlerinle adlı eserde nekrolojinin tüm özelliklerini bulduğumuz için de eser, “eklektik nekroloji”dir (Mengi 2016: 163).

 

Edebiyat Birleştiricidir

Elizabeth Frenzel baba-oğul çatışmasını, gerek edebiyat eserlerine dayanarak gerek yaşamında yaptığı gözlemlerle klasik bir beklentiyle özetler:

“Normal koşullarda genç olan kişi egemenliğe boyun eğer, ta ki yaşlı kişi ya kendi isteği ile veya zayıf düşmenin getirdiği zorunluluktan dolayı geri çekilene kadar. Kaçınılmaz sürtüşmelerin açık çatışmalara dönüşüp dönüşmemesi bu kişilerin mizaçlarına, geçerli gelenek ve görenekler ile toplumsal koşullara bağlıdır. Birinin diğerine karşı mücadelesi veya birinin diğeri tarafından ortadan kaldırılması her halükarda doğa yasası değildir. Aksine baba haklarına dayalı kültür toplumlarının yaklaşık tamamında birinin diğerine sevgi ve şefkat dolu ilgisi, diğerinin de berikine tevekülle itaat etmesi doğal olanıdır (Frenzel 1988, çev. NA).”

Alıntıda ifade edildiği gibi artık, çoğunlukla “tevekkül” de yok “itaat” da. Çağımızda ilişkiler ya tamamen kopuyor ya da birbirini anlamaya odaklanıyor. Senin Sözlerinle’de oğul, baba ile ortak bir platformu edebiyatta yakalıyor. Kendisinin edebiyata okur ve yazar olarak ilgisini geliştirmesini, Osmanlıcada okur yazar kılarak kültürel devamlılığı korumasını babaya borçlu. Bu nedenle olsa gerek, yaşlı ve yaşam sevincini eşinin ölümüyle birlikte yitirmiş, gençliğindeki gibi dikbaşlı olmayan baba ile iletişim, edebi eserler üzerinde kuruluyor: Tarihe ismini yazdırmış veya çağdaş yazar ile şairler arasında kendileri gibi bildiklerinden şaşmayan ama duygusal yazarların yazıya dönüşmüş sesleri söyleyeceklerine tercüman oluyor. Anlatıcı-oğulun bu duyarlılığı eserin edebi anlatım tarzında da etkili oluyor.

Makalenin girişinde yer alan Zafer Şenocak’ın alıntısında dikkat çekildiği gibi, geçmiş veya bireysel tarih aktarılırken yaşananlara biraz yabancılaşırız, biraz yaşamadıklarımızı ama olmasını istediklerimizi katarız ve aktardıklarımız ille de kurgu olmak zorunda değil. Onu o şekilde yaşayanlar da olmuştur. Geçmişi güne aktarırken, biriktirdiğimiz deneyimlerin ışığında günü anlamak üzere de işlevselleştiririz. Zafer Şenocak kendi deneyiminden hareketle dünyaya farklı pencerelerden bakan baba ve oğulun çatışmasını satır aralarında paylaşırken çözümü Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal gibi dinin dünyevi değerlerle harmanlanmış hali olan sufi yazarların satırlarında buluyor. Farklı dünya görüşüne ve dini algılayış biçimine dayalı baba-oğul-çatışması büyük sorunlara yol açmıyorsa, her ikisi de inandıkları değerlere bağlı ancak yine de buluşabilecekleri ortak bir alan bulmalarındandır. Bir oğul olarak babasını içinde bulunduğu değerler bütünü bağlamında ele alması, onunla empati kurması, humanist kimliğindendir.

Mistizmin mirasçıları, sufiler ve tasavvuf edebiyatı çevresi dini tabuları kırmayı başardıkları gibi (Şenocak 2018: 89) baba-oğul arasındaki anlaşmazlıkları da minimize etmektedirler.

 

Kaynaklar

Zafer Şenocak (2016). In deinen Worten. Mutmaßungen über den Glauben meines Vaters. Berlin: Babel Verlag.

Zafer Şenocak (2018). Das Fremde, das in jedem wohnt. Wie Unterschiede unsere Gesellschaft zusammenhalten. Hamburg: Edition Körber.

Petra Möller (2009). Todesanzeigen – eine Gattungsanalyse. Dissertation zur Erlangung des Doktorgrades (Dr. rer.soc.) des Fachbereichs Gesellschaftswissenschaften der Justus-Liebig-Universität Gießen [https://core.ac.uk/download/pdf/56344647.pdf].

Mengi, Nesrin (2016). Bir Ölüm Yazısı: Nekroloji. / An Article Of Death: Necrologj. 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum. 5 (2016) 13: 161-168.

OdaTV (2021). Neşat Ertaş – Muharrem Ertaş. “Bir Baba-Oğul Kavgası... Türkülerle Dile Gelen Küslük” [https://www.youtube.com/watch?v=EnCZnOXBSRQ].

 


[1] Bence Türkçede nekroloji terminolojisi belli ölçüde yanlış kullanılıyor. Bildiğimiz gibi “–loji” son eki Yunanca “bilim” demektir. Oysa biz bir edebi türden bahsediyoruz.

[2] Zafer Şenocak 2016 yılında yazdığı nekrolojide, baba-oğul geriliminde annesinin nasıl tavır aldığını paylaşmaz. 2018’de annesine atfettiği eserde ise evde otorite olan annesinin, babasının aksine ne hikaye anlattığını ne de yazılı belge miras bıraktığını yazar. Ancak bunun sorumlusu olarak, annesini eleştirisiz dinlemeyen bir evlat olarak kendini suçlar. Biraz da “modern Türkiye’nin çelişkilerine tahammülü olmayan” babasına serzenişte bulunur (Şenocak, 2018: 25).”

[3] Baba Muharrem Ertaş, oğlu Neşat Ertaş’ın evlenmek istediği ve sonradan evlendiği Leyla adlı kadını gelin olarak istemediği için türküler üzerinden atışmalarla baba-oğul çatışması kamuya mal olur.

[4] Senaryosunu Gülse Birsel'in yazdığı, Ozan Açıktan’ın yönettiği 2017 yılı komedi türündeki Aile Arasında adlı filmde geçen bir repliği anımsattı: Adanalı bir anne, kendilerinin belirlemediği bir genç kadınla nişanlanmayı amaçlayan oğulları ile kahvaltı masasında bulundukları bir karede, bir tarafta babaya diğer taraftan oğula ‘destek’ çıkarak baba-oğulun tartışmasını alevlendiriyor. Sonra hiç sorumluluğu yokmuş gibi ağlayarak: “Ayyy, bu baba-oğul böyle kapışıyorlar ya, ben valla kahroluyorum haa!” der.

Nazire Akbulut

Nazire Akbulut

"Unrecht tun und Unrecht dulden
Me-ti sagte: Wichtiger, als zu betonen, wie unrichtg es ist, Unrecht zu tun, ist es zu betonen, wie unrichtig es ist, Unrecht zu dulden. Unrecht zu tun haben nur wenige die Gelegenheit, Unrecht zu dulden viele." Bertolt Brecht

“Haksızlık yapmanın ne kadar yanlış olduğunu vurgulamaktan daha önemlisi, haksızlığa göz yummanın ne kadar yanlış olduğunu vurgulamaktır. Sadece birkaç kişi haksızlık/ adaletsizlik yapma fırsatına sahipken, pek çok kişi haksızlığa tahammül etmektedir.” Bertolt Brecht

Yorumlar (0)

Nazire Akbulut
  • Henüz Yapılmış Yorum Yok

Bir Yorum Bırakın

Nazire Akbulut
captcha

Güncel Yazılar

Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut

Kapatmak için X butonuna basınız