2023 Aralık. Alman Edebiyatında Üç Tiyatro Eseri 1: “Adaletin Tecellisi”

Prof. Dr. Nazire Akbulut

Aralık 2023

Aralık 2023 ile Ocak-Mayıs 2024 Güncel Yazılarda, yazıldıkları dönemin hukuk anlayışını yargıçlar üzerinden konu edinen üç Almanca tiyatro eserin serbest çevirisi olacak. İlk çeviri Bertolt Brecht’in III. Reich’ın Korku ve Sefaleti adlı 24 epizottan oluşan tiyatro eserinde, adalet terazisinin dengesini bozan başta iktidar gücü olmak üzere diğer etmenleri işleyen “Adaletin Tecellisi” adlı 6cı Epizot’tur (Brecht 1997: 420-447). Brecht’in Bursa Kent Oyuncuları tarafından sahnelenen bu eseri, “Dekor Temayı Güçlendirir” adlı makalede incelendi.

“Adaletin Tecellisi” (Rechtsfindung)

Yıl 1939; Ocak ayı; Yer: Augsburg

Bölge Ceza Yargıcı[1], adliyedeki odasında gireceği duruşma için hazırlanırken yanına çağırttığı asayiş birim komiseri Tallinger gelir. Yargıç, başkanlık yapacağı duruşmada yargılanan Häberle, Schunt ve Gaunitzer adlı üç kişinin aslında paramiliter grup Fırtına Birlikleri (SA) üyesi olduklarına göre neden askeri soruşturma açılmadığını sorar. Ardından komiserden, çarşıdaki kuyumcu Arnt’ın dükkânında olay çıkaran bu üç kişinin karıştığı kavga hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi ister. Komiser mekanik bir tonda olayı rapor eder: 7 Aralık sabah saat sekizde bu üç kişi dükkâna girip 54 yaşındaki Arnt’ı kafasına arkadan vurarak yaralamışlar. Çıkan arbedede 11234,- Mark değerinde maddi zarar meydana gelmiştir. Bölge Yargıcı, komiserin sözünü keser, çünkü komiserin anlattıkları özensiz hazırlanmış olan tek sayfalık dava dosyasında zaten mevcut. Bölge Yargıcı, olayın arka planını merak etmekte. Komiser önce ketum davranır. Yargıç, olay esnasında bazı mücevherlerin de kayıp olduğunu, bulunup bulunmadığını sorar. Komiser, kayıp parçaların hâlâ bulunamadığını bildirir. Durup dururken “Ailesini düşünmek zorunda” olduğunu da dile getirir. Bölge Yargıcı, kendisinin de bir ailesi olduğunu tekrarlar. Komiser, kuyumcu Arnt’ın Yahudi olduğuna vurgu yaparak devam eder. Mahallede önce “ırk ayıbı” işlendiği, yani Arnt’ın güzel ve 19 yaşındaki genç kızının Hıristiyan bir Alman ile arkadaş olduğuna dair dedikodular yayılmış. Sonra söylentiler unutulmuş. Dedikoduyu yayan kişi ise Arnt’ın işlettiği dükkânın sahibi Miehl’miş. Bölge Yargıcı, dükkân sahibinin Yahudi kiracıyı dükkândan çıkarmak amacıyla, bu dedikoduyu çıkardığı yorumunu yapar. Dosyada, Yahudi kızın hangi Alman ile ilişkisi olduğuna işaret edecek bir isim yok. Komiser Tallinger, Bölge Yargıcına bu işi kurcalamamasını önerir. Ceza Yargıcı, “Sizin için demesi kolay, sonuçta ben karar vereceğim”, diye tepki verir. Komiser, önemsemediğini belirten bir tavırla “karar verme” ifadesine burun büker. Olayı, tahrik imiş gibi göstermeye ve yorumlamaya başlarlar. Komiser şöyle devam eder: Arnt ve dükkânın önündeki karları küremesi için tuttuğu Wagner adlı işsiz, Fırtına Birlikleri’nin bu üç üyesi dükkânın önünden geçerken onlara ağır küfürler ederek onları tahrik etmişler. Dükkân sahibi Miehl olaya tanık imiş, çünkü dükkânın üst katındaki evinin penceresinden Wagner’in küfrettiğini görmüş ve duymuş. Bir de Arnt’ın Stau adlı ortağı, aynı günün öğleden sonrasında SA merkezine giderek Arnt’ın her zaman SA aleyhinde konuştuğunu bildirmiş. Bölge Yargıcı naif bir şekilde ortağın, Arnt aleyhine ifade verme ihtimalinin olmadığını, aksi halde tazminat alamayacağını dile getirir. Komiser, “Neden olmasın” der. Ayrıca Alman ortak Stau’nun tazminat istemediğini düşünür. Kaldı ki Stau da bir SA üyesi olabilirmiş. Duyuma göre, Stau daha önce semtte başka bir dükkâna konmaya kalkışmış, ama dişli birine denk gelmiş. Arnt da onu (büyük olasılıkla) ötekileştirilmeye karşı kalkan yapmak için ortak yapmış, diye yorumlar. Komiser, bu bilgileri gayri resmi paylaştığını, (üçüncü kez) her ikisinin de aile sahibi olduklarını unutmaması gerektiğini anımsatır ve SA üyelerinin kayıp mücevherleri almadıkları kanısını dillendirir. Arnt’ın, provoke eden biri olarak ceza alması halinde, Stau ile ortaklığının kalmayacağını ve Stau’ya 11.234,- Mark ödemek zorunda kalacağını hatırlatır. Yargıç, komiserin yorumundan başının ağrımaması için davanın kuyumcu Arnt’ın üzerinde kalması gerektiğini düşünür. Komiser vedalaşıp çıkarken kapıda savcı görünür.

Savcı, Bölge Yargıcı uygunsa onunla Fırtına Birliğinin karıştığı dava hakkında birkaç dakika konuşmak istediğini söyler. Bölge Yargıcı da bir taraftan elma yerken diğer taraftan savcı ile konuşmasını sürdürür. [Sohbet sırasında Bölge Yargıcının soyadının Goll, savcının da Spitz olduğunu öğreniyoruz.] Savcı, Yargıç Goll’ü işin kolayına kaçıp kuyumcuyu suçlamakla itham eder. Yahudi olan Arnt’ın Üçüncü Reich’ın mahkemelerinde hakkını arayabilmesi gerektiği; provoke edenin Arnt değil, işçi Wagner’in olduğu; Yargıcın adil yargılama yapmaması halinde Pommern’den öteye sürülebileceğini söyleyerek Goll’ü huzursuz eder. Bölge Yargıcı, savcının hazırladığı kısa iddianamede bu bilgilerin yer almadığını belirtir. Savcı ise bu bilgilerin kulağına geldiğini açıklar. Bir de; dükkân sahibi Miehl, Arnt’ın aslında olay sırasında sokakta olmadığına, Wagner’in ise SA hakkında yüksek sesle olumsuz şeyler konuştuğuna dair şahitlik yaparsa, bunların duruşmada dikkate alınması gerektiğini önerir. Bölge Yargıcı ise Miehl’in böyle bir ifade vermeyeceğinden emin olduğunu; Arnt’ı dükkândan çıkarmak için olayı bahane edebileceğini dile getirince Savcı Spitz, Bölge Yargıcını Miehl’e karşı önyargılı olmakla itham eder. Miehl’in Muhafız Birliği’nde[2] görev yaptığını ve adalet bakanlığında bağlantıları olduğunu, böyle bir kişiyi “dürüst bir adam” olarak görmek gerektiğini ekler. Yargıç Goll de, “günümüzde insanların kendi evinde Yahudi birini istememesini, ahlaksızlık olarak değerlendirmemek gerektiğini” söyleyerek itiraz eder. Savcı Spitz, “Kirayı ödediği sürece” diyerek yargıcı tereddütte sürükler. Savcı ve Bölge Ceza Yargıcı sürekli birbirini tartarak konuştukları, her biri diğerinin dosya ve olay hakkındaki bilgi ve düşüncelerini ölçerken Bölge Yargıcı, savcının “Saf olmayın” lafına sinirlenir. Yargıç, Stau’nun ortağı Arnt’a destek olacağını düşünürken tam tersi bir durum olduğunu fark eder; diğer taraftan dükkân sahibi bu olayı bahane ederek Arnt’ı dükkândan çıkarabilecekken, Arnt’a arka çıkar. Durumun çetrefilliğini ve karar vermenin zorluğunu dile getiren Bölge Yargıcını, savcı “maaşımızı bunun için alıyoruz” diyerek utandırır. Birlikte puro içerek ortamın sakinleşmesini sağladıktan sonra Yargıç Goll, provoke etmekle suçlanan Arnt’ın suçsuzluğu ortaya çıkarsa SA’ya (Fırtına Birlikleri’ne) karşı tazminat talebinde bulunabileceği ihtimalinden bahseder. Savcı Spitz ise SA’dan olmasa da üç SA üyesinden (Häberle, Schunt ve Gaunitzer’e) talep edilebileceğini, onların ise parasız oldukları yorumunu getirir. Hastanede yatan Arnt’ın içinde bulunduğu koşullar nedeniyle kimseyi dava edemeyeceğini, böbrek hastası Wagner’in de toplama kampında olduğunu söyler. SA üyelerini kimin provoke ettiğinin önemli olmadığını söyler Savcı Spitz ve ekler, önemli olan mahkeme huzurunda SA üyelerinin provoke edildiklerinin böylece tasdik olmasıdır. Bir de Wagner’in Marksist olduğunu belirtir. Bölge Yargıcısının içi hala rahat değildir, çünkü Wagner ile SA üyelerinin kavgası sırasında dükkânda oluşan zarar Fırtına Birliğini de töhmet altında bırakmaktadır. Savcı Spitz, herhangi bir çelişkili durumda Yargıç Goll’ün içindeki milli duygulara başvurmasını ister; tanıdığı Muhafız Birliği’nin üst düzey yöneticilerinin de Alman yargıçlardan, milli duygularla hareket etmeleri ve kendilerine destek olmaları yönündeki beklentilerini aktarır. Yargıç Goll, içinde bulundukları koşullarda adaletli olmanın kolay olmadığını dillendirince, Savcı Spitz, “herkese hakkı verilemez”, diye karşılık verir ve hukuk müfettişinin bir sözünü ilke edinmesini önerir: “Adalet, Alman halkı yararına olandır.” Sonra da çıkar gider.

Bir süre pencere önünde düşüncelere dalan ve sonra dosyaya göz atan Bölge Yargıcı Goll, tanık odasında beklemekte olan komiseri tekrar çağırtır. Yargıç, Komiser Tallinger’e kızar. “Söylentiye göre Arnt değil, Wagner SA üyelerini provoke etmiş. Miehl de mahkeme huzurunda yemin ederek buna tanık olduğunu söyleyecekmiş”, der. “Söylentiye göre” diye tasdik eder komiser. Çünkü toplama kampına gönderilen ve böbrek hastası olan Wagner’i kendisi sorgulamamış. Kaldı ki Wagner savaşta boynuna aldığı kurşun sonucu konuşamıyormuş. “Miehl’in, Wagner’in SA üyelerine küfrederek tahrik etmesini duyması mümkün değil”, der. Bölge Yargıcı, “vücut diliyle de birilerini tahrik söz konusu olabilir”, yanıtını verir ve ekler: Savcılık, SA üyelerine saldırıldığı tezini güçlendirip suçlu olduklarını çürüten verileri değerlendirmekte. Kuyumcu Arnt’ın ise başındaki yarayı, merdivenden düşme sonucu aldığını, bundan başka bir şey söylemediğini aktarır. Bölge Yargıcı’nda, Arnt’ın hak etmediği bir duruma düştüğü kanısı güçlenir. Fırtına Birliğinin de, üyelerinin ceza almamalarıyla yetinmeleri gerektiğini ifade eder. Komiser Tallinger her söyleneni otomatik bir şekilde onaylayınca Yargıç tepki gösterir. Bunun üzerine Komiser düşüncelerini sansürsüz dile getirir. Komisere göre Savcı Spitz, aslında Bölge Yargıcına yanlış hüküm verdirerek onun yerine geçmek istemekte der ve dava ile ilgili kendi yorumunu açıklar: Bölge Yargıcı, Arnt’ı haklı çıkarırsa, Arnt dükkânının başına döner. Çalınan mücevherle ile ilgili talepte bulunur. SA ise zor durumda kalır. Arnt’ın ortağı Stau ise dükkâna konamadığı için SA’nın üst düzey yetkililerine ulaşarak haksız yere hak elde etmeye kalkar. Üçüncü Reich’da bir Yahudi’nin SA karşısında hak elde etmesi ise kimsenin hoşuna gitmez, der. Yargıç Goll, o sırada dışarıdan gelen seslerin neden arttığını öğrenmek üzere mübaşiri çağırtır. Mübaşir, duruşma salonu ve koridorların hıncahınç dolduğunu, bazı SA üyelerinin ise duruşmayı dinlemekle görevlendirildiklerini, o sıkışıklıkta ısrarla içeri girmek istediklerini söyler ve çıkar. Odada yargıçla tekrar yalnız kalan Komiser Tallinger, ısrarla SA’ya bulaşmamasını, Arnt’ın üzerine yoğunlaşmasını önerir ve Yargıç Goll’ü yalnız bırakır.

Çaresiz bir halde, başı elleri arasında düşünmeye başlayan Bölge Yargıcı Goll mübaşiri, Eyalet Mahkemesi Hâkimi[3] Fey’i çağırmak üzere görevlendirir. Mübaşir çıkarken Bölge Yargıcının evdeki hizmetçisi elinde kahvaltı paketi ile çıkagelir. Hizmetçi kadın, uzun süredir hizmetinde olmalı ki Bölge Yargıcının unutkanlığını ve dalgınlığını eleştirir. Ardından adalet sarayına girerken bütün koridorların SA üyelerince tıka basa dolu olduğunu anlatır. Davaya bu denli ilgi gösteren o Fırtına Birliği üyelerinin semtteki bir esnafı dövmesini eleştirir. Hizmetçi gibi mahalle sakinlerinin de adaletin işlediğine, adil yargılamanın olduğuna inandıklarını ekler. Tüm bu kavgayı Häberle’nin, altı ay öncesine kadar hayat kadını olarak çalışan nişanlısına alyans almak için çıkardığını; kar küreyen Wagner’i de gafil avladıklarını; herkesin de bunu görüp bildiğini arka arkaya sıralar. Bölge Yargıcı hizmetçi Marie’yi göndermeye çalışırsa da o ısrarla konuşmaya devam eder. Kavga, semt kasabında tartışılınca Marie, Ceza Yargıcı Goll’ün haklı olanların yanında olduğunu, ona güvenilebileceğini söylemiş. Marie bunları anlattıktan sonra odadan çıkmadan önce de Bölge Yargıcına, duruşma öncesi kahvaltısını yapmasını, aç mideyle duruşmaya gitmemesini; kendisinin de sömürge malları satan dükkâna uğrayacağını söyleyerek çıkar.

Kapıdan Eyalet Mahkeme Yargıcı içeri girer. Gelen yaşlı Ağır Ceza Yargıcı Fey, Ceza Yargıcı Goll ile de arkadaştır. Yargıç Goll, öğlen öncesi pis bir duruşmaya gireceğini paylaşınca Fey de “SA konusu mu?” diye sorar. Yargıç Goll duruşmadan herkesin bu denli haberdar olmasına şaşırır. Goll, Fey’e konu hakkında ne düşündüğünü sorduğunda, cevap olarak bir gün önce meslektaşlar arasında bu konunun konuşulduğunu ve yargıçların onun yerinde olmak istemediklerini anlatır. Yargıç Goll, Arnt’ın ortağı Stau’nun tehlikeli biri olduğunu söyleyince Yargıç Fey onu onaylar ve dükkân sahibi Miehl’in de çok iyi biri olmadığını ekler. Fey, Arnt’ı hiç karıştırmamasını; üç SA üyesini serbest bırakmasını; Arnt’ın SA aleyhine ifade vermeyeceğini, tüm suçu Wagner’e yüklemesini önerir. Yargıç Goll, Arnt’ın ortağının kayıp mücevherlerle ilgili tazminat talep edebileceğini, SA’nın üst düzey yetkilileri ile dostluğunu kullanarak kendisine baskı uygulanacağını söyler. Fey ise asıl Arnt’ı işin dışında tutmazsa kira alamayan dükkân sahibi Miehl’in bankadaki borç senetlerini kapatamayacağından ötürü Goll’u mahvedeceğini anlatır ve ekler: “Boğulan birinin hava almak için kamış boruya ihtiyaç duyduğu gibi Miehl’in de Arnt’a ihtiyacı var” der. Onlar bunları konuşurken mübaşir içeri girer ve son anda duruşmayı izlemeye gelen baş yargıç ile bölge mahkeme başkanı Schönling’e nerede yer ayıracağını bilemediğinden yakınır. Yargıç Fey ise iki yer boşaltıp onları oturtmasını ve bir daha rahatsız etmemesini ikaz eder. Yalnız kalan iki yargıç konuşmalarını sürdürür. Yargıç Fey değerlendirmesini sürdürür: Miehl’in, kiracısı Arnt’ın ceza almasına göz yummayacağını, ona ihtiyacı olduğunu tekrarlayınca, Yargıç Goll da bu ilişkiyi yorumlar: “Süt ineği gibi.” Bu yoruma Yargıç Fey, kendisinin Miehl için böyle bir ifade kullanmadığını, Goll’e bu tür ithamda bulunduğu için kızar. Yargıç Goll ise birbirine yakın iki arkadaş olarak bu tür hassasiyetler göstermesine sitem eder. Fey daha da öfkelenir. Goll’ün duruşmalarına müdahil olmak istemediğini, içinde bulundukları koşullarda herkes kendi işinin patronu olması gerektiğini, ister komiserin ister savcının düşünceleriyle hareket etmek konusundaki kararın kendisine ait olduğunu belirtir. Yargıç Goll ise kendisinden ne beklendiğini bilse, o şekilde karar vereceğini söyler. Bunu bilmeyince adaletin de olmayacağını dile getirir. Fey, “Ben senin yerinde olsam, adalet yok demezdim”, deyince Goll telaşlanır ve öyle demediğini, olaydaki çelişkileri vurguladığını açıklamaya kalkışır. Ağır Ceza Hâkimi Fey, Üçüncü Reich rejiminde çelişkiler olmadığını, bu noktada onu uyardığını söyleyince telaşlanan Yargıç Goll ter içinde kalır ve her sözü ince eleyip sık dokumamasını, kendisinin de aynı şeyi demeye çalıştığını ekler. Fey ise bir yargıç olarak pek tabi ki her sözü tartması gerektiğini vurgular. Goll ise, “Her yargıcın, her sözünü tartması söz konusu olsaydı”, diye hayretini belirtir. Kendisi de her şeyi en ince ayrıntısına kadar incelemeye, vicdanıyla karar vermeye hazır olduğunu, yeter ki ”hangi kararın yüksek çıkarlara uygun olduğu kendisine söylensin”, diye kendisi ile çelişen duruş sergiler. Yargıç Goll şaşkın bir şekilde vereceği kararların kimi, nasıl etkileyeceğini karıştırır ve bir duygu seline kapılır: Yahudi’yi dükkânda imiş gibi kabul ederse dükkân sahibine ters düşermiş… Yok yok, ortağını haksız çıkarırmış… Eğer tahrik olayını işsiz kişiden başlamış gibi değerlendirirse… dükkân sahibine ters düşermiş… Pommern’den öteye sürülmekten korktuğunu, sağlık (fıtık) sorunlarının olduğunu; SA ile de başının derde girmesini istemediğini, ailesini de düşünmek zorunda olduğunu; tuzu kuru karısının, olayın gerçekten nasıl cereyan ettiğini araştırmasını istemesi, kendisi için iyi olmayacağını, bunu yaparsa gözlerini ancak bir klinikte açabileceğini sıralar durur. “Soygundan mı bahsedeyim? Kışkırtmaktan mı? Peki, benden ne isteniyor? Nasıl seçim yapmalıyım? Tabi ki Fırtına Birliğini cezalandıramam. Ya Yahudi’yi ya da işsizi. Dükkân sahibini mi yoksa ortağı mı seçmeliyim? Pommern’den öteye gitmek yerine toplama kampına gitmeye razıyım”, der. Onu dinleyen Yargıç Fey’e dönerek: “Bana öyle bakma, ben sanık değilim. Ben her öneriye hazırım” der. Fey ise, “Hazır olmak yetmiyor”, diye yanıtlar. Goll, “Nasıl hüküm vereceğim?”, diye ısrarla sorar. Fey’in yanıtı: “Genelde bunu yargıca kendi vicdanı söyler, Sayın Goll. Bunu söylemiş olayım”, diyerek resmi bir şekilde ona hitap edip aralarına mesafe koyduğunu göstermek ister ve odadan çıkar gider. Odasında tek başına kaldığını fark etmeyen Yargıç Goll, “Haklısın. En iyisi bilgiyle ve vicdanla karar vermek. Ama bu duruşmada hangisini tercih etmeliyim Fey?”, der ancak Yargıç Fey gittiği için arkasından baka kalır. Aynı anda makam telefonu çalar. Yargıç Goll ahizeyi kaldırır: “Evet? - Emmi? - Ne dediler? - Akşamki Bowling buluşmasını mı? - Kim telefon etti? - Stajyer avukat Priesnitz mi? O nereden biliyor? - Bu ne anlama mı geliyor? Bir karar vermem gerektiğini.”

Mübaşir içeri girer. Koridorlardaki gürültü de gittikçe artmıştır. Mübaşir, “Häberle, Schünt, Gaunitzer duruşması”, diye duyurunca Yargıç Goll dosyasını toplar. Mübaşir, kendisine sorulmadan bilgi vermeye devam eder: Bölge mahkeme başkanını basın sıralarına oturtmuş, o da memnun kalmış. Ancak başsavcı tanık sandalyesinde oturmayı reddetmiş. “Herhalde yargıç makamında oturmak isterdi. Ama o durumda yargıç olarak siz de sanık sandalyesinde duruşmayı yönetirdiniz”, diye kendi şakasına kendisi aptalca güler. Yargıç ise söylenenleri ciddiye alarak bunu kesinlikle kabul etmeyeceğini belirtir, yolunu şaşırır. Mübaşir Yargıç Goll’ü kapıya yönlendirirken dava dosyasını nereye koyduğunu sorar. Yargıç Goll ise çocuk gibi, “Doğru ya, dosyaya ihtiyacım var. Yoksa davacının kim olduğunu bilemeyiz, değil mi?”, der ve ekler: “Peki başsavcıyı nereye oturtacağız?”, diye sorarken aslında yüksek sesle düşünür. Mübaşir, “Ama şimdi de adres defterinizi koltuğunuzun altına aldınız, Sayın Bölge Yargıcım” diye uyarır. “Dosyanız işte burada.” Dosyayı, güvensiz ve şaşkın durumdaki yargıcın koltuğunun altına sıkıştırır. Yargıç Goll ise terini silerek oldukça huzursuz bir şekilde odadan çıkar gider.

 

Kaynak

Bertolt Brecht. Sämtliche Stücke in einem Band. Hrs. Komet, Frankfurt a. M: Suhrkamp Verlag, 1997.

 


[1] Almanya’da o dönemler iki yıla kadar ceza gerektiren duruşmalarda tek yargıç (Amtsrichter), dört yıla kadar olan davalarda da bir yargıç iki de üye bulunur (Schöffengericht).

[2] “SS: Nazi terörünün önemli bir aracı, Adolf Hitler ve diğer parti liderleri için özel muhafız birliği olarak kurulan Koruyucu Takım ya da SS’di (Schutzstaffel).” (Holokost Ansiklopedisi)

[3] Eyalet mahkemelerinde üç eşdeğer yargıç birlikte ceza sınırı olmayan duruşmalara girerler (Landgerichtsrat).

Nazire Akbulut

Nazire Akbulut

"Unrecht tun und Unrecht dulden
Me-ti sagte: Wichtiger, als zu betonen, wie unrichtg es ist, Unrecht zu tun, ist es zu betonen, wie unrichtig es ist, Unrecht zu dulden. Unrecht zu tun haben nur wenige die Gelegenheit, Unrecht zu dulden viele." Bertolt Brecht

“Haksızlık yapmanın ne kadar yanlış olduğunu vurgulamaktan daha önemlisi, haksızlığa göz yummanın ne kadar yanlış olduğunu vurgulamaktır. Sadece birkaç kişi haksızlık/ adaletsizlik yapma fırsatına sahipken, pek çok kişi haksızlığa tahammül etmektedir.” Bertolt Brecht

Yorumlar (0)

Nazire Akbulut
  • Henüz Yapılmış Yorum Yok

Bir Yorum Bırakın

Nazire Akbulut
captcha

Güncel Yazılar

Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut

Kapatmak için X butonuna basınız