Tanık olmak artık acı vermemeli

BirGün. Günlük Gazete, Ekler, 03 Mayıs 2007[1]

Nazire Akbulut (*)

Toplumsal yaşamda hemen hemen her ortamda başkalarında 'hatalı' gördüğümüz davranışlara tanık oluruz da - tabi ki kendi hatamızı görmezden geliriz -, bunu çeşitli nedenlerle ifade edemeyiz. Örneğin bir çocuğun eğitiminde, bir meslektaşın işini yap(may)ışında, bir kadının şiddete uğramasında, bir yöneticinin uygulamalarında, kitle psikolojisinin bireyler üzerindeki olumsuz etkisinde veya iktidarların tahakkümünde… Suskunluğumuz kimi zaman psikolojik nedenlere, kimi zaman toplumsal çekincelere dayanmaktadır. Birey olarak fiili duruma müdahale edemediğimiz için, sanki bazen belli bir bilgiye sahip olmamayı, bazı durumlara karşı hassas olmamayı yeğleriz.

Bir Takvim Hikâyesi

İnsan ilişkilerinin aslında yüzyıllarca büyük değişikliklere uğramadığını “Devlet İçin En Büyük Tehlike, Totemdeki Fare” adlı, Alman dilinde 18. yüzyılda yazılmış beş paragraflık takvim hikâyesi[2] anlatmaktadır. Hikayede, devleti için tasalanan bir hanedanı, çaresiz tanık durumunda kalan ve bilge biri olduğu anlaşılan danışmanlarından biri, verdiği parabel (iç içe kurgulanan ilişkili öyküler; kıssa) örneği ile aydınlatır:

Hanedan Hoang-Kong, danışmanlarından Koang-Çoang'a bir devlet için en büyük tehlikenin ne olduğunu sorar. Koang-Çoang: "Hanedanım, naçizane fikrimi sorarsanız, totemdeki fareden daha tehlikeli bir şey yoktur" der.

Hoang-Kong bu kıssayı anlayamaz; bunun üzerine Koang-Çoang örnek verdiği kıssayı açıklamaya başlar.

"Hanedanım, bildiğiniz gibi pek çok bölgeye alanın ruhu için totemler dikilir; bu ahşap heykellerin içi boş, dışı boyalıdır. Bunlardan birine bir fare yerleşir ve kimse onu oradan nasıl çıkaracağını bilemez. Totemden fareyi kaçırtmak için ateş kullanmaya, ahşap heykeli tutuşturur korkusuyla kimse cesaret edemez. Totemi, boyalarının akmasından çekindikleri için de suya batırmaya yeltenemezler. Ve böylece toteme gösterilen saygı, fareyi de saklar, korur."

"Peki, devletteki fareler kimlerdir?", diye sorar Hoang-Kong. "Onlar", der danışman, "ne kârı ne de erdemi olan, ancak yine de hanedanımızın lütuflarından faydalanan insanlardır. Her şeyi mahvederler; görürsünüz, esef edersiniz; ancak nasıl müdahale edeceğinizi, nasıl bertaraf edeceğinizi bilemezsiniz. İşte onlar totemdeki farelerdir." Johann Gottfried Herder (1744-1803) (Çev. NA)

Herder, 30 Yıl Savaşları sonrası (1618-48) yüzlerce beyliğe bölünüp parçalanmış ve sadece adı kalmış Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nda küçük beylikler içindeki entrikalara karşı başka çıkar yol bulamayan o teslimiyetçi görüşü dile getirmiştir. Hukuk devleti niteliği kazanmış günümüzün bazı devletlerinde, belli ölçüde denetim mekanizmaları işlemekte olup artık bu entrikalara genellikle dur denilmektedir. Denetimden çok adam kayırmanın öne çıktığı otoriter/ tek adam rejimlerde ise “birinin adamı” olanlar, yandaşlıkla elde ettikleri ayrıcalıktan yararlanmayı ve mevkiini suiistimal etmeyi sürdürür giderler.

Yazının giriş bölümünde sıraladığım toplumsal yaşamdaki yanlışların her birine her defasında bir öğretmen, bir güvenlik görevlisi, bir hakim edası ile müdahil olamayabiliriz. İsmet İnönü'nün, "Bir ülkede namuslular da, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o ülke kurtulamaz" dediği kadar da etkin olmak her zaman kolay değildir. Çünkü namuslular – namussuzların zaten sahip olmadıkları için, olmayan bir şeyi kaybetmekten de korkmadıkları - değerler bütününe sahiptirler.

Ancak birey haklarının ön plana çıktığı toplumlarda, hem bireysel haklarımızı, hem de toplumsal yaşamı ve çevreyi birlikte paylaştığımız bireylerin haklarını savunma yolları bulunmaktadır. Birey olarak kazanımlarımız, sivil toplum kuruluşları gibi örgütlü yapıların kazanımlarıyla kıyaslanamaz, ancak küçümsenemez de. Bunun içindir ki, gelişen teknolojinin olumlu yönlerinden biri sayesinde, görmediğimiz bir ülkede, yaşamadığımız bir toplumda kadının taşlanarak cezalandırılmasını veya sünnet ettirilmesini duyup engellenmesi amacıyla tepki gösterme hakkını kendimizde görebiliyoruz. Bunun içindir ki Gazze’de, Afganistan’da veya Myanmar’daki katliama veya iklim değişikliği ile Güney Amerika’daki balta girmemiş ormanların yok edilmesine ses yükseltiyoruz.

Tepki Koymak

Her birimiz kendi mesleğimiz doğrultusunda gücümüzü hissettirebildiğimiz kadar etkiliyiz. Ülkemiz dışındaki haksızlıklara karşı, sonuç getirip getirmeyeceğini düşünmeden nasıl tavır koyuyorsak ülkemizdeki adaletsizliklere karşı ve insan yaşamını olumsuz etkileyen gelişmelere karşı da anayasal haklarımız çerçevesinde tepkimizi göstermeliyiz: Örneğin eşit yurttaşlık duygusunu sarsan torpilli mülakatlara, tayin ve atamalara, kazanılan hakların geri alınmasına, taraflı yargılamalara olduğu kadar delilsiz ithamlara da itiraz etmeliyiz. Bireyin topluma geri kazanımını engelleyen E tipi cezaevlerine; farklı dil, din ve etnik kimliklere sahip insanlara karşı sarf edilen ırkçı ifadelere, tutum ve siyasete de itirazımızı dillendirmeliyiz. Genç kuşakların geleceğe dair umudunu ve yaşam alanlarını yok eden politikalara karşı olduğu kadar çevreyi ve insan yaşamını tehlikeye atan nükleer santral yapımı ile zehirlenmesine ve bu tesislerin yabancı ülkelere satılmasına karşı direnen yerel halk ve mücadele veren sivil toplum kuruluşları ile dayanışma göstererek durumun takipçisi olmalıyız. Gerek bireysel gerekse sivil toplum örgütleri içindeki mücadelemiz sonucu kazanımlar küçük de olsa, pasif bir tanıklığın yaratacağı eziklik ve baskıdan çok daha iyidir. Yeter ki bireysel çıkarlarımızı önceliklerimiz haline getirmeyelim. Yeter ki bu uğurda çabalayanları haksız yere damgalamayalım, damgalanmalarına izin vermeyelim.

(*) Prof. Dr., Çukurova Üniversitesi


[1] Orijinali: http://www.birgun.net/forum_index.php?news_code=1178191373&year=2007&month=05&day=03; web-sayfası için küçük düzeltmeler gerçekleştirilmiştir.

[2] Takvim hikayeleri, 18. yüzyılda Alman edebiyatında çok tutulan ve yapraklı duvar takvimlerinin her birinin arkasına sığacak kadar kısa bir edebi türdür.

Nazire Akbulut

Prof. Dr. phil. Nazire Akbulut

"Adil olmamak ile adaletsizliğe tahammül etmek... Asıl önemli olan, adil davranmamak değil. Asıl sorun, adaletsizliği görmezden gelmektir. Çünkü çok az kişi adil davranmama kudretine sahipken, oldukça çok kişi adaletsizliğe göz yummaktadır."
Bertolt Brecht

Yorumlar (0)

Nazire Akbulut
  • Henüz Yapılmış Yorum Yok

Bir Yorum Bırakın

Nazire Akbulut
captcha

Gazete ve Dergi

Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut
Nazire Akbulut

Kapatmak için X butonuna basınız